AGROEKOLOJİK YAKLAŞIMIN ADALETLE OLAN İLİŞKİSİ
Endüstriyel yöntemlerle tarımsal üretim yapanların, tarımda yoğun kimyasalları kullananların, hayvanları et üreten makineler olarak görenlerin, tarımda cinsiyet eşitsizliği yaratanların küresel düzeyde neden olduğu sosyal, çevresel, tarımsal problemlerin adaletsizliği nihayetinde hepimizi etkileyecek olmasıdır.
Bu konuda gözlenen problemlere hiç neden olmayanlar da ortaya çıkan olumsuz etkilerin sıkıntısını sorunları yaratanlarla eşit olarak yaşayacaklar. Agroekoloji-İnsan-Çevre ilişkisini kurarken adalet kavramını kullanma sebebimiz de bu yüzden.
Bana göre Agroekolojik tarım sistemi İnsan ve Doğa arasında bir iş birliği, sözleşme veya bir ortaklık olarak görülmelidir. Fakat bu sadece yaşayan kuşaklar arasında tesis edilen bir ortaklık değil, yaşayanların yanında ölmüş olanlar ve henüz doğmamış olanlar arasında kurulan bir ortaklıktır.
Yaşayanlar kısmının sadece insan türü ile sınırlı olmadığını, insan dışındaki canlıları da kapsadığına inanıyorum. Böylece insan odaklı bir etik yaklaşımdan yeryüzü odaklı bir tarım, çevre ve adalet anlayışına doğru yol alabiliriz.
* Tarımda kadın ve çocukların işgücü sömürüsü köleliğin çağdaş bir formu değil midir?
* Hayvanları sadece bizlere et üreten makineler olarak görmek ne kadar adaletlidir?
* Toprakları bir meta olarak görme hakkını nereden buluyoruz?
Küresel ekolojik krizin olduğu bir dünyada bu sorulara yanıtlar aramak adalet açısından son derece önemli bir bakış açısıdır.
Ölmüş olanlarla derken de ciddi bir bellek sorununa işaret etmek istiyorum. Yeşil devrimle başlayan tarımsal üretim modeli ile yaratılan etik sorunların mağdurlarını ve sorun alanlarını hatırlamamak ilkine eklenen daha büyük bir haksızlık olmaz mı?
Örneğin geçmişin bol kimyasallı yoğun tarımsal üretim modelleri ile geri dönülemez çevre sorunları yaratan ülke, şirket ve insanların yarattığı sorunların hatırlanması nedeniyle küresel ısınmaya karşı iklim adaleti isteniyor. Çevre adaleti isteniyor. Toprak adaleti isteniyor.
Henüz doğmamış olanlar içinde tarımsal üretimde adaleti konuşma isteğimizin en iyi nedeni aslında kendimiziz. Hepimiz çocuklarımızın veya gelecek nesillerin ve tüm canlıların yaşayabileceği bir dünyayı önemsiyoruz.
İnsan-Doğa ve Üretim konusunda ortaya konan etik sorunların korkutuculuğunu da çok fazla konuşmaya gerek yok. Aslında konuşmamız gerek ama korkunun bu durumu sürekli olarak değiştirebilmek için yeterli bir motivasyon kaynağı olmadığını düşünüyorum. Bir şeyi değiştirebilmek için ihtiyacımız olan akılcı bir umut ile (ç)evrenin adil paylaşılması gerekliliğinin konuşulması ve anlatılmasından bahsediyorum.
Daha iyi bir gelecek için farklı bir bakış açısında ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Umarım umut Agroekoloji konuşmalarımızla başlar.