Khun ve
Bilimsel Devrimlerin Yapısı
Anılan nedenlerden,
modern bilimin masaya yatırıldığı, özellikle feministlerin, anti-bilimci
akımların, din adamlarının, postmodernistlerin ve pozitivizmi eleştirmeyi odağa
alan kimi felsefecilerin yeni bir bilim imgesi ortaya koymaya yöneldiklerini
söylemek olasıdır.
Klasik bilim görüşü olan
mantıksal pozitivizm ve eleştirel akılcılık, 1920-1960 arasının egemen anlayışı
idi. Bunlara göre bilimsel bilgi en yüksek bilgi idi ve zaman içinde değişmeyen
bir rasyonaliteye dayanıyordu. 1950’li yıllarda pozitif bilim anlayışı krize
girdi. Bu noktada; Khun’a değinmeden geçmenin doğru olmadığına inanıyorum.
Kopernik astronomiye,
Einstein fiziğe ne kadar katkı sağladıysa Thomas Samuel Kuhn’un da bilim
kavramlarına en az aynı ölçüde katkı
sağladığını söylemek pek yanlış olmaz.
İşin ilginç yanı ise, bu
bilim dalları ile uzaktan yakından ilgilenenler bile Kopernik veya Einstein
hakkında ve onların bilime katkıları ile ilgili bir bilgiye sahip olmalarına
rağmen, fen bilimcilerin çok azı Thomas
Kuhn ve onun savunduğu fikirler hakkında bilgi sahibidir. Ancak, çoğu sosyal
bilimci (felsefeci, sosyolog) ve
postmodernist aslen bir fizikçi olan Kuhn’un fikirlerini birçok çalışmalarında
temel olarak almıştır.
Khun, 1950’li yıllarda
Harvard Üniversitesi teorik fizik kürsüsündeyken kaleme aldığı, “Bilimsel Devrimlerin
Yapısı” adlı kitapla paradigma kavramı ilk kez dağarcığımıza katılmış
oldu. Khun, bilim adamları tarafından
kabul görmüş inançların bütününe veya problemin nasıl anlaşılması gerektiği
konusunda üzerinde hem fikir oldukları geleneğe “paradigma” adını vermiştir.
Kopernik astronomisinin, Newton dinamiğinin veya dalga optiğinin şimdi olmasa
da, zamanında kabul görmüş gelenekler olduğunu ve bunların her birinin bir
paradigma olduğunu ifade ediyordu.
Khun bilimin istikrarsız
olduğunu ve zaman içinde kazanılmış bilgilerin toplamı olmadığını iddia eder.
Bilimin “akılcı olarak seçilmiş, deneysel çerçevelere dayanan ileri ve yavaş
yavaş artan bir bilgi birikimidir” şeklinde özetlenebilecek geleneksel tanımı
ret ediyor, bilimin kendi içine kapalı bir inanç sistemi olduğun iddia
ediyordu. Örnek olarak, Batlamyus astronomisinde “Güneş dünya etrafında döner”
şeklindeki paradigmanın bugünkü kabullenişlere ters düşmesine rağmen, yüzyıllar
boyunca bilim adamlarınca savunulduğunu ortaya koyuyordu.
Kuhn; bilimsel istikrarın
zaman zaman gerçekleşen bilimsel devrimlerle bozulduğunu öngörüyor ve bilimsel
devrimlerin yapısını şu şekilde özetliyor: “Bilimsel teoriler, doğa olaylarını
açıklayabildiği sürece bilime ‘normal bilim’ denir. Doğa olaylarını açıklayan
teorilerin bütünü bilim adamlarının sahip olduğu paradigmaları şekillendirir.
Normal bilim sürecinde bilimsel istikrar sürerken, bilim adamlarını araştırma
sonuçları öyle bir noktaya getirebilir ki araştırma bulguları sahip oldukları
paradigmalarla çelişir.
Başlangıçta
paradigmaları tehdit eden bu bulgular kabul edilmek istenmez ve görmezlikten
gelinir. Bu aşamaya ‘kriz durumu’ denir. Ancak araştırma safhaları ilerledikçe
ve çeşitliliği arttıkça elde edilen bulguların kabul görmekte olan paradigma
ile olan çelişkisi artar ve bilimin inatçılığı kırılmak zorunda kalır.
Bu kriz durumunu aşmak
için bilim adamları eski paradigmalarını yeni bir paradigma ile değiştirmek
zorunda kalırlar. Bilimsel istikrar ve süreklilik böylece bozulmuş olur.
Periyodik olarak bilimsel devrimler bu aşamalarla sürüp gider. Bir zamanlar
bilimsel devrim olan yeni paradigma artık normal bilim haline gelmiştir. Bir
sonraki yeni bir bilimsel devrime kadar bilim, istikrarını ve sürekliliğini
korur.
Çalışması başlangıçta
bilim adamlarının tepkisini çeken Kuhn bir taraftan, bilimi ve bilim adamı
kavramlarını radikal olarak yeniden tanımlamış ve eleştirmiş olmasına rağmen,
diğer yandan bilimin kamuya dönük olumlu imajının korunması taraftarı idi.
Bilimin kendi iç sorunları ne olursa olsun, toplum, bilimi iyi ve doğru olarak
algılamayı sürdürmeliydi; aksi hâlde toplumun bilime olan inancını kaybetmesi
uygarlığın sonunu hazırlayabilirdi. Ancak, Kuhn’un çalışmasını fırsat bilen
bilim eleştirmenleri bilim savaşlarında bunu inanılmaz bir silah olarak
kullanabileceklerini fark ettiler ve o kadar ileriye gittiler ki sonunda Kuhn,
bilimin toplum üzerindeki imajının zedelendiğini düşünerek “Ben Kuhncu Değilim!”
açıklamasını yapmak zorunda kaldı.
Not:
1.Bir sonraki bölüm “Bilim Savaşlarının
Belirginleşmesi ve Gündelik Hayatta Bilim”
2.Literatür listesi yazı dizisinin sonunda
verilecektir.
0 YORUMUNUZ İÇİN TIKLAYIN:
Yorum Gönder
YORUMLARINIZ İÇİN BİRKAÇ RİCA..
* Lütfen yorumlarınız fikir alış verişi ve paylaşım temelli olsun
* Yazılan yazılar ve yorumlar kendi fikirlerinize uygun olmayan düşünceleri ifade ediyor olabilir, olması çok doğaldır (yorumlar zaten bunun için vardır), ancak bu durumun kimseye kişilik haklarına saldırı, nefret uyandırma veya etiketleme yapma hakkını vermediğini lütfen unutmayınız.
* Düşüncelerinizi ifade ederken, lütfen düzgün bir Türkçe ile ve nezaket çerçevesinde kalınız.
Yorumlarınızda lütfen kendinizi tanıtmaktan çekinmeyiniz, ancak adres, telefon gibi özel bilgilerinizi de yazmayınız.
* Son olarak, blog sahibi yorumları yayınlamama hakkını saklı tutuğunu lütfen anımsayınız.