Bilim Savaşlarının Belirginleşmesi ve Gündelik Hayatta Bilim
Çok kabaca bir sınıflama yapılacak olursa bugün gözlenen bilim
savaşlarının tarafları bilim adamları ile post modernist yani Kültürel
Çalışmalar Yaklaşımları arasındaki basit bir kavgadan ibaret değildir.
Bu sürecin alt yapısı; varlığı algıya indirgeyen Berkeley’in, akılın
bilgideki işlevine dikkat çeken Kant’ın, modern bilimin nesnelliğe olan
vurgusuyla duyuları öldürdüğünü söyleyen Nietzsche’nin, bilimin birliği
ilkesini eleştiren ve kültürün bilgi oluşumundaki işlevine dikkat çeken
Dilthey’in, pozitivist doğrulama ilkesinin karşısına yanlışlamacılığı
yerleştiren ve bilgiyi eleştirel savları toplamı olarak niteleyen Popper’ın,
dil oyunları kuramıyla Wittgenstein’in, bilimin nesnellik savıyla geçmişteki
dinin üstlendiği totaliter işlevi yüklendiği ve diğer bilgi iddialarını anti
demokratik tutumla yok ettiğini ileri süren Feyerabend’in, kuram yüklü gözlem
savıyla, nesnel gözlemcilerin olmayacağı savunan Duhem ve Hanson’ın
düşüncelerinin bu savaşta etkin biçimde gözlendiği görülür. Bu anlayışın
yaygınlaşmasında postmodernizm hareketi de önemli işlevler yüklenmiştir.
Dikkat edilirse; eleştirilerin odak noktası, modern bilimin gerçeklik,
bilgi ve doğru arayışına yönelmekte, özellikle modern bilimin nesnellik ve
evrensellik savı güçlü bir şekilde eleştirilmektedir. Bu nedenle bu eleştirel
savlara çok kısa olarak değinmek gerekebilir.
Postmodernist düşünürlere göre; nesnel gerçeklik bize göründüğünden,
algıladığımızdan daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Biz gerçekliği,
gereksinimlerimiz, ilgilerimiz, önyargılarımız ve kültürel geleneklerimiz
doğrultusunda biçimlendiririz. Aslında posmodernist düşünürlerde rastladığımız
bu görüş, Kant’a değin geriye gitmektedir ve onun zihnin ve duyularla algılanan
her şeyin (fenomen) algılarımızı etkilediği düşüncesine vurgu yapılmaktadır.
Ancak Kant’ın görüşleri evrensel niteliklidir oysa postmodernistler bunu
kültüre bağlamaktadır.
Modern bilim
paradigmasının kimi ögeleri elbette eleştiriye açıktır ve üzerinde eleştirel
açıdan düşünmeyi gerektirmektedir. Ancak bu eleştirel düşünme, dogmatizme kapı
aralama amaçlı olarak yapılmamalı, geriye gidişin önüne engeller koymayı başaracak
alt yapı ve üst yapıları hesaba katmalıdır.
Benim
düşünceme göre; bugün bilim adamları, yapılan tüm eleştiriler karşın
çalışmalarına kendi yöntemleri ile devam etmektedir. Bilimi her yönü ile
incelemek ve tartışmak da özgür düşüncenin doğasında gereği çok normaldir,
gelişime ve değişime hizmet etmektedir.
Bilim
doğadaki gerçeklerin ta kendisidir. Bu açıdan bakıldığında tarafsız, ideolojisi
olmayan, nötr bir kavramdır. Onu taraflı yapan, siyasallaştıran, insanlığın
yararına ve ya zararına kullanan insandır. Bu bağlamda, bilim adamları da elbet
eleştirile bilinmelidir; bu bilime gölge düşürmez, bilimi yanlış yolda kullanan
kişilerin teşhir edilmesini sağlar.
Modern çağ
ile birlikte başlayan bilimsel çalışma anlayışı, bilimi sistemli ve tutarlı bir
uğraş olarak anlamaktadır.
Her şeyden önce, bilim bir düşünme metodudur. Gerçeğe ve
olgulara dayalı, önyargısız, tutarlı, rasyonel ölçülerde bir anlama, bulma,
doğrulama metodudur (Ergün, 2012) şeklinde bilim tanımı bence gündelik hayat ve
bilim ilişkisini ortaya koyma bakımından önemlidir. Yine, bilimin gözlenebilir olgulara
dayanması, mantığın verilerine önem vermesi, birbiriyle tutarlı ve çelişkisiz
önerilerde bulunması, objektif olması, hem bilim dışı önermelere hem de
bilimsel sonuçlara karşı eleştirici olması gündelik hayatta bilimin algılanma
biçimini ortaya koymaktadır.
Söylemek istediğim bizim
bilimi günlük hayatta nasıl anlamlandırdığımızdır...
Gündelik hayata
yüklediğimiz anlama bağlı olarak, bilim de bir takım temellerden hareket eder.
Tıpkı kendi hayatlarımızın sahip olduğuna inandığımız temelleri gibi...
Temelsiz, ne bilgi, ne inanç, ne bilim, ne de hayat kurulabilir.
Öte yandan, gündelik
hayatın hangi temellerin daha sağlam ve güvenilir olduğunu göstermek yönünden
bilimsel düşünme ve bilimin yol gösterici olması, gündelik hayatta bilime
yüklediğimiz en temel işlevlerden birisidir.
Düşüncenin serbestliğe kavuşması, akılla batıl inançları çarpışması,
insanoğlunun doğruyu araması ve giderek ona yaklaşması, hata ve akıl dışı
saplantılarla savaşması... İşte bilim tarihinden öğrenebileceğimiz şeylerden bazıları
(Yıldırım, 2011) olarak ifade edilirse, sadece bu nokta bile, gündelik hayatta bizlere
bilimin ve bilimsel düşünme tarzının yerini kavramada ve yorumlamada güçlü bir
ışık tutacaktır.
Not:
1.Bir sonraki bölüm “Doğa ve Sosyal Bilimler
Savaşları”
2.Literatür listesi yazı dizisinin sonunda verilecektir.
0 YORUMUNUZ İÇİN TIKLAYIN:
Yorum Gönder
YORUMLARINIZ İÇİN BİRKAÇ RİCA..
* Lütfen yorumlarınız fikir alış verişi ve paylaşım temelli olsun
* Yazılan yazılar ve yorumlar kendi fikirlerinize uygun olmayan düşünceleri ifade ediyor olabilir, olması çok doğaldır (yorumlar zaten bunun için vardır), ancak bu durumun kimseye kişilik haklarına saldırı, nefret uyandırma veya etiketleme yapma hakkını vermediğini lütfen unutmayınız.
* Düşüncelerinizi ifade ederken, lütfen düzgün bir Türkçe ile ve nezaket çerçevesinde kalınız.
Yorumlarınızda lütfen kendinizi tanıtmaktan çekinmeyiniz, ancak adres, telefon gibi özel bilgilerinizi de yazmayınız.
* Son olarak, blog sahibi yorumları yayınlamama hakkını saklı tutuğunu lütfen anımsayınız.