Bilim tanımının karmakarışıklığı üzerine daha da karmaşa yaratacak düşüncelerle hazırladığım yazı umarım sizin de bilim üzerine düşünmenizi teşvik edebilir.
Bilim dediğimizde çok uzun yıllardır neden hep aklımıza daima doğa bilimleri gelir. Hatta bu bilimlere pozitif bilimler deriz de negatif bilimin ne olduğunu pek sorgulamayız. İstatistik, matematik kuram ve kurallarını kullanarak sistematik çıkarımların yapabildiği için mi fizik-kimya-tıp (fizyoloji) Nobelinin yanında bilimlerden sayılarak ekonomi Nobeli de ilave edilmiştir.
Bugünkü hekimler insan vücuduna baktığında mükemmel çalışan bir makine görür ve gerektiğinde yedek parçası ile değiştirir veya onarır. Antik Yunanda ise hekimler insan vücuduna baktığında muhtemelen müthiş bir denge ve ahenk görürdü. Tıp biliminin babası sayılan İstanköy’lü Hippokrat büyüsel tedavi gücü olması için ayın belli evrelerinde ve büyülü şarkılar eşliğinde doğadan topladığı bitkisel droglarla hastaları iyileştirdiği için babası sayılmasına rağmen tıp bilimi yapmadığını söyleyebilir miyiz?
Leonardo da Vinci her ne icat etmiş veya araştırmış olsa da, esasen o dünyanın harikalarını ortaya çıkarmak için dünya üzerine derin düşüncelere dalmayı seven filozof olduğu için yaptığı bilim sayılmayabilir mi?
Bilim merak sadece mıdır?
Bilim adamı merak eder derler (gerçi bence merak etmez). Bence sadece çocuklar merak eder. Oyuncakları ile meraklarını giderene kadar oynar. Ardından bırakır. Çocukların yaptıklarına bilim mi diyelim?
Bilim araştırmalar deneyler yapılan alandır da denilebilir. Hiç deney yapmadığı için Einstein’ı bilim adamı kabul etmeyecek miyiz? Antik Yunanda da birçok felsefeci deneysel bir çalışmaya gitmeden modern bilimler dediğimiz konulara öncülük etmişti.
Nobel ödüllü E.Rutherford “bilim fiziktir gerisi pul koleksiyonculuğudur demişti” acaba dediği gibi bilim fizik midir? (Aslında Rutherfor’da Kimya Nobeli almıştı.)
Fizik öğrenimi için üniversiteye başvurduğunda, dönemin büyük fizikçisi Hermann Helmholtz, "Fizik'te artık yapılacak fazla bir şey kalmamıştır; ilerlemeye açık başka bir bilim dalını seçsen daha iyi olur" demişti Max Planck’a..
İnsana dair olan alanlar sosyoloji, tarih, psikoloji ya da felsefe bildiğimiz anlamda (daha doğrusu doğa bilimleri anlamında) deneyler yapamadığı için acaba bilim değil midir?
Bilim ve tüm bilimsel çalışmalar belki de bizlerin tanımladığı, çerçevelendirdiği, deneyerek defalarca aynı sonuçlara ulaştığı önermeler dizisidir. Yani bizler sadece yasalarını koyabildiğimiz bilimsel alanlarda söz sahibi mi olabiliyoruz acaba? Eğer öyleyse, doğanın yasalarını bizler koyamadığımıza göre bilim doğanın sırlarını anlayabileceğimiz bir dil mi acaba?
Başına elma düştüğünde Newton yer çekimi kanunlarını buluyorken, çok ince esprileri ile kıvrak zekâsından asla kuşku duymadığımız Nasrettin Hoca’nın başına ceviz düştüğünde iyi ki kabaklar ağaçta yetişmiyor demesi ile onun bunun gibi yaptığı yüzlerce sosyolojik ve psikolojik eleştiriyi derin felsefeyi bilimden saymayacak mıyız?
Tüm bu sorulara cevaplar arıyorsak bilim felsefesi üzerine düşünme zamanı artık gelişmiştir.
TEŞEKKÜR
Dinlediğim fikirlerinden keyifle yararlandığım Prof.Dr. Beno KURYEL ve Yrd.Doç.Dr. Aydın MÜFTÜOĞLU’na teşekkürlerimi sunarım.
Bilim dediğimizde çok uzun yıllardır neden hep aklımıza daima doğa bilimleri gelir. Hatta bu bilimlere pozitif bilimler deriz de negatif bilimin ne olduğunu pek sorgulamayız. İstatistik, matematik kuram ve kurallarını kullanarak sistematik çıkarımların yapabildiği için mi fizik-kimya-tıp (fizyoloji) Nobelinin yanında bilimlerden sayılarak ekonomi Nobeli de ilave edilmiştir.
Bugünkü hekimler insan vücuduna baktığında mükemmel çalışan bir makine görür ve gerektiğinde yedek parçası ile değiştirir veya onarır. Antik Yunanda ise hekimler insan vücuduna baktığında muhtemelen müthiş bir denge ve ahenk görürdü. Tıp biliminin babası sayılan İstanköy’lü Hippokrat büyüsel tedavi gücü olması için ayın belli evrelerinde ve büyülü şarkılar eşliğinde doğadan topladığı bitkisel droglarla hastaları iyileştirdiği için babası sayılmasına rağmen tıp bilimi yapmadığını söyleyebilir miyiz?
Leonardo da Vinci her ne icat etmiş veya araştırmış olsa da, esasen o dünyanın harikalarını ortaya çıkarmak için dünya üzerine derin düşüncelere dalmayı seven filozof olduğu için yaptığı bilim sayılmayabilir mi?
Bilim merak sadece mıdır?
Bilim adamı merak eder derler (gerçi bence merak etmez). Bence sadece çocuklar merak eder. Oyuncakları ile meraklarını giderene kadar oynar. Ardından bırakır. Çocukların yaptıklarına bilim mi diyelim?
Bilim araştırmalar deneyler yapılan alandır da denilebilir. Hiç deney yapmadığı için Einstein’ı bilim adamı kabul etmeyecek miyiz? Antik Yunanda da birçok felsefeci deneysel bir çalışmaya gitmeden modern bilimler dediğimiz konulara öncülük etmişti.
Nobel ödüllü E.Rutherford “bilim fiziktir gerisi pul koleksiyonculuğudur demişti” acaba dediği gibi bilim fizik midir? (Aslında Rutherfor’da Kimya Nobeli almıştı.)
Fizik öğrenimi için üniversiteye başvurduğunda, dönemin büyük fizikçisi Hermann Helmholtz, "Fizik'te artık yapılacak fazla bir şey kalmamıştır; ilerlemeye açık başka bir bilim dalını seçsen daha iyi olur" demişti Max Planck’a..
İnsana dair olan alanlar sosyoloji, tarih, psikoloji ya da felsefe bildiğimiz anlamda (daha doğrusu doğa bilimleri anlamında) deneyler yapamadığı için acaba bilim değil midir?
Bilim ve tüm bilimsel çalışmalar belki de bizlerin tanımladığı, çerçevelendirdiği, deneyerek defalarca aynı sonuçlara ulaştığı önermeler dizisidir. Yani bizler sadece yasalarını koyabildiğimiz bilimsel alanlarda söz sahibi mi olabiliyoruz acaba? Eğer öyleyse, doğanın yasalarını bizler koyamadığımıza göre bilim doğanın sırlarını anlayabileceğimiz bir dil mi acaba?
Başına elma düştüğünde Newton yer çekimi kanunlarını buluyorken, çok ince esprileri ile kıvrak zekâsından asla kuşku duymadığımız Nasrettin Hoca’nın başına ceviz düştüğünde iyi ki kabaklar ağaçta yetişmiyor demesi ile onun bunun gibi yaptığı yüzlerce sosyolojik ve psikolojik eleştiriyi derin felsefeyi bilimden saymayacak mıyız?
Tüm bu sorulara cevaplar arıyorsak bilim felsefesi üzerine düşünme zamanı artık gelişmiştir.
TEŞEKKÜR
Dinlediğim fikirlerinden keyifle yararlandığım Prof.Dr. Beno KURYEL ve Yrd.Doç.Dr. Aydın MÜFTÜOĞLU’na teşekkürlerimi sunarım.