" YENİ YILDA HAYVAN HAKLARINA VE DEĞERİNE DAİR



Hayvan hakları ve insan dışı diğer türlerin değeri kavramı zengin semtlere özgü lüks bir düşünce gibi görünse de "hak ve değer" kavramı hiçbir teknolojinin bize veremeyeceği tüm canlıların önemli ortak yaşam ilkesidir.

Aslında akılsız diye küçümsenen, insanın sahip olabileceği birçok beceriden yoksun görünen hayvanlar; gerçekten de okuyamazlar, atom fiziğiyle veya teorik matematikle uğraşamazlar, çeşitli kültür ürünleri yaratamazlar. Ancak gerçek şudur ki birçok insan da bunları yapamaz. Yine de bu onların daha az değerli olduğunu, daha az saygıya layık olduğunu göstermez.

İnsanların akıl sahibi veya akılcı düşünceye sahip olması, dili veya ölüme ilişkin düşünme becerisine sahip olmaları nedeniyle hayvanlardan çok daha farklı olduğu da iddia edilmektedir. Ancak birçok insanın çevreye ve diğer türleri dikkate alındığında çoğu hayvanın daha fazla akıl sahibi olarak davrandığı gözden kaçırılmaktadır. Üstelik köleliği, toplama kamplarını, cinsiyet ayrımcılığını, dünya savaşlarının yıkıcı etkilerini, nükleer silahların kullanımının dehşetini ve geri dönülemez sayılan tarım ve çevre felaketlerini yaratmış olan türümüzün diğer canlılardan daha iyi olan ya da diğer canlı türlerine göre daha akıllı olan ve akılcı davranan bir tür olduğu iddia etmek pek inandırıcı görünmemektedir.

İnsan türü yaşamına devam edebilmek ve hayatta kalabilmek için kendi türü dışındaki canlılara uyguladığı şiddeti durdurmalı ve doğal kaynakları kullanma ve tüketme biçimini değiştirmelidir.

İnsan türünün, bilim ve teknolojinin de imkânlarını da arkasına alarak doğanın ve tüm canlıların sahibi ve onlara hükmetme hakkına sahip olduğu düşüncesi ile sadece doğaya ve diğer canlılara değil kendine de zarar verdiği, yaşaması (şimdilik) mümkün görünen tek evi olan dünyayı her geçen gün kaybettiğini anlayabilmesi için işte bu “yeni bir değer” düşüncesinin (acilen) ortaya konması gerekmektedir.

“Değer” kavramı her ne kadar ekonomiden etiğe geçen bir kavram olmakla birlikte etikteki anlamı ekonomide sahip olduğu anlamdan farklıdır. Örneğin ekonomideki bir şeyin (bir kitabın, bir eşyanın, bir hayvanın) değeri kavramı “kullanım” ve “değiş-tokuş değeri” anlamında düşünüldüğünde her ikisi de o şeyin kendinde taşıdığı özellikten değil bizim ona biçtiğimiz değerdir.

İnsan dışı canlıların da herhangi bir hakka sahip olmak için insanın ona atfettiği değerden bağımsız şekilde, insanın işine yarayıp yaramadığına bakılmaksızın ya da insanların besin döngüsünde yer alıp almadığı önemsenmeksizin, bir yaşam öznesi olarak kendinde bir değere sahip olduğunu kabul edebilirsek bugün yaşanan birçok etik sorun alanının ortadan kaldırılabileceği düşünülmektedir.

Bugün yaşadığımız tarım, gıda, çevre ve ona bağlı olarak ortaya çıkan sorunların temelinde, doğanın ve insan dışı canlıların kendi başında olan değerinin kaybolması ve araçsal değerinin daha ön plana çıkarılması olduğu gözlenmektedir. Tarım ve gıda etiği, sadece insanın kendi türüne değil aynı zamanda insan türü dışındaki canlılara ve doğaya nasıl davranması gerektiğini söylemeye başlaması açısından temel bir çıkış noktası olarak kabul edilebilir.

MUTLU YILLAR

02.01.2020





19 Şubat 2010 Cuma

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BİTKİLER

Genetiği Değiştirilmiş Bitkiler (organizmalar) konusunda en çok sorulan sorulara kısa ve basit cevapların verildiği sunum, Lisans Öğrencilerine derslerde konu ile ilgili bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Ayrıca ufak ekleme-çıkarmalarla değişik yerlerde sunulmuştur.

“Genetiği Değiştirilmiş Bitkiler” adı ile hazırlanan sunumun içeriği aşağıda verilmiştir.

1.Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Nedir?
2.James Watson ve Francis Crick
3.Nasıl Yapılıyorlar
4.Genetiği Değiştirilmiş Bitkiler Neden Üretiliyorlar
5.Bu Bitkiler Dünyada Açlık Sorununu Çözebilir mi?
6.GD Ürün Tüketimi
7.GDO’lu Ürünlerin Riskleri Nelerdir?
7a.Potansiyel Faydalar
7b.Potansiyel Riskler
8.GD Gıdaların Tüketilmesi
9.GD Bitkilerde Durum Analizi
10. GD Bitkilerde Yasal Düzenlemeler
11.Dünyada Durum
12.Etiketleme
13.Türkiye’de Durum
14.GDO Üzerine Bilimsel Görüşler
15.Bilimsel Görüşlerin Birleştiği Ortak Nokta
16.Son Söz
17.Teşekkür

Sunumun tamamını aşağıdaki adresten indirebilirsiniz.

http://www.box.net/shared/69aaf9emz5

Düşünce ve yorumlarınız benim için gerçekten çok önemli. Konuların detaylandırılması, yeni konuların ilave edilmesi, gereksizlerin çıkarılması, dil ve anlatım gibi noktalarda geri bildirimleriniz yeni notların daha iyi hazırlanmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle katkı ve önerileriniz memnuniyetle kabul edilecektir.

Lütfen alıntı yaptığınız kaynakları çalışmalarınızda belirtmeyi unutmayınız.

16 Şubat 2010 Salı

Darwin ve Malthus

Charles neden 20 yıl bekledi?

Türlerin Kökeni’nin yayınlanmasının 150’incisi, doğumunun ise 200’üncü yılının kutladığımız 2009 yılının ardından baktığımızda; bilim ve düşünce dünyasında bir evrimin gerçekleşmiş olduğuna inanılmış olmasına rağmen, doğal seçilim kuramının hiç popülerlik kazanmadığı gözlenmektedir. Aslında doğal seçilim bugünde, evrim ile ilgili çalışmaların ortasında yer almakla birlikte bilim ile uğraşan veya uğraşmayan herkes (bilerek veya bilmeyerek) tarafından; yanlış yorumlanan, belki de hiç anlaşılamayan, sadece belli kısımları alınarak incelenen yegâne kuram olsa gerek…

Konu ile ilgilenenler, konu üzerinde az veya çok okuma yapanlar bilirler ki; kuram gerek mantık yapısı ve gerekse sistematik açıklanış biçimi ile asla karmaşık ve anlaşılamaz durumda değildir. Çünkü bu kuram tamamen basit ve sade mekanizmayla açıklanan iki temel olgu (Raslantısallık ve Gereklilik) üzerine kurgulanmıştır.

a. Doğada yaşayan tüm canlılar zaman içinde belli değişikler geçirirler, bu değişiklikler değişik oranlarda bir sonraki nesile aktarılırlar. Bu değişiklikler önceden kurgulanmadığı gibi en üstün ve en iyi bireyin ortaya çıkarılması yönünde çaba göstermez. Sadece bireylerin değişik genetik özelliklerine bağlı olarak yeni özelliklerin ortaya çıkışı RASLANTISALdır. (Örneğin yavrularda daima anne ve babalarından alınan genlere bağlı olarak ten rengi, boy uzunluğu, saç ve tırnak yapısı ve diğer tüm özellikleri raslantısal olarak değişim gösterir. Aynı anne babadan meydana gelen farklı kardeşlerde de bu özellikler rastlantısal olarak değişim gösterir.

b. Yine doğada yaşayan tüm canlıların, meydana getirdiği yavrular daima hayatta kalabilecek olandan daha fazladır. Hayatta kalabilecek olandan daha fazla meydana getirilen yavrular içerisinde mevcut ortam koşullarında en iyi uyum sağlayabilen yavruların hayatta kaldığı gözlenir. Bu da evrimin işleyişindeki GEREKLİLİKtir.

HMS Beagle ile 5 yıllık seyahatten dönen Charles’ın doğada mevcut türlerin değişmez olduğuna dair inancı yıkılmıştı. Döndükten bir yıl sonra (1837) evrim ile ilgili kafasında canlanan açıklamalar olsa da tüm düzeneğini oturtacak kuramı henüz bulabilmiş değildi. Thomas Robert Malthus bu noktada Charles’ın hayatına girer.
1789 yılında yayınladığı Nüfus Hakkında Bir Deneme (An Essay on the Principles of Population)’yi okuduğunda; çocukluğundan beri canlıların yaşamlarına ve hayatta kalma mücadelelerine dair yaptığı gözlemlere bağlı olarak birden bire fikirlerin kafasında canlandığını aktarır kendi öz yaşamöyküsünde*. Malthus’tan etkilenerek “uygun değişikliklerin korunma eğilimi gösterdiğini, uygun olmayanların ise yok olduğunu” düşündüğünü böylece yeni türlerin ortaya çıkmasına olanak sağlandığını aktarır. Malthus’un yayınladığı kitapta; uygun koşullar altında ve herhangi bir kısıtlayıcı faktör olmadığı durumlarda nüfus geometrik şekilde artarken (2, 4, 8, 16, 32, 64…), mevcut besin maddeleri aritmetik şekilde arttığını (1, 2, 3, 4, 5, 6….) meydana gelen bu dengesizliğin ise canlıların, hayatta kalabilecek olandan daha fazla bireylerin ölümüne neden olduğuna, sistemin de bu şekilde dengelendiği ana fikrine dayanır.

Charles bu fikirlerle aydınlandığında; evrimi doğal seçilimin yönlendirdiğini artık biliyordu. Aynı zamanda evrimin belli bir yönünün olmadığının da farkındaydı. Yani evrim çok daha üstün, çok daha iyi ve yüce bir varlığa doğru ilerlemiyordu. Canlılar sadece bulundukları yerel ortamlara en iyi uyumu sağlamaya çalışıyorlardı. Tabii olarak bu durumda hastalıklara sebep olan mikroorganizmaların kötülüğü (yaptığı iş ve görüntüsü) bile en zarif hayvanların duruşu kadar muhteşem ve kusursuz olacaktır.

Peki ama Charles’ın kuramını açıklamakta 20 yıl bekledi?

Bunun nedeni eserlerini ve kuramını klasik açıklamalarla bize verilen ancak tamamlayabildi şeklinde yorumlayamayız. Charles’ın bilgi ve başarısının büyüklüğünün farkında olmadığına da veremeyiz sanırım.. Peki O halde neden?

Charles, Malthus’un etkisi ile düşüncelerini oluşturduğunda 29 yaşındaydı ve henüz hiçbir mesleki mevkisi yoktu. Gerçi Beagle gemisinde yapmış olduğu gözlemlerle meslektaşlarının hayranlığını kazanmıştı ama belki de, o dönemlerde aykırı bir evrim düşüncesinin gelecek vadeden saygın bir meslek yaşamına gölge düşürme riskini almaya hiç istekli olmaması idi. (1842 ve 1844 kuramının ön taslaklarını yazdığında; büyük yapıtını bitiremeden ölmesi durumunda; eşine el yazmaları içinde sadece bunları yayınlatması yönünde kesin talimat verdiği bilinmektedir.)

Belki de sade ve basit evrim açıklamasında; aklın (ne kadar güçlü, üstün ve karmaşık olduğu düşünülse de) aklın sadece beynin basit bir ürünü olduğunu düşündü..Belki de; John Milton’un aşağıda verilen iki dörtlükte söylediği gibi aklı; geçici konağı olan bedenden ayrı ve üstün tutan düşünce yapısına koymaya cesaret edemedi..

Ya da ışığım, ortasında gecenin,
Yansın içinde, yüksek yalnız bir kulenin
Durmadan baktığım yerde Ayı**’ya
Ve üç kez yüce Hermes***’e, açılsın yada

Eflatun’un ruhu, ortaya sermek için
İçinde tuttuğu alem ve feleklerin
Ölümsüz aklı, ki bırakıp yüzüstü gitti
Konağını, bu ten diyarındaki

DİPNOTLAR
* "In October 1838, that is, fifteen months after I had begun my systematic inquiry, I happened to read for amusement Malthus on Population, and being well prepared to appreciate the struggle for existence which everywhere goes on from long- continued observation of the habits of animals and plants, it at once struck me that under these circumstances favourable variations would tend to be preserved, and unfavourable ones to be destroyed. The results of this would be the formation of a new species. Here, then I had at last got a theory by which to work". Charles Darwin, from his autobiography. (1876)
http://www.ucmp.berkeley.edu/history/malthus.html

** Ayı: Büyük ayı takım yıldızıdır. (Gould, J.S. 2005. Darwin ve sonrası, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler. TUBİTAK Popüler Bilim Kitaplığı 125, Ankara.)

*** Üç kez yüce Hermes: Hermes Trimegistos’tur. Mısır Bilgelik Tanrısı Tot’a Yunanlıların verdiği isimdir. Tot’un yazdığına inanılan “Hermetika” büyük etkiler yaratmış olan bir metafizik ve büyü metinleri topluluğudur. 1640’lı yıllarda Büyük İskender Dönemi Yunanistan’ında yazıldıkları ortaya çıkınca giderek önemlerini kaybetmiş olmalarına rağmen, gerçek Mısır öğretisi bilgeliğin bir kaynağı olarak görülmüştür (Gould, J.S. 2005. Darwin ve sonrası, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler. TUBİTAK Popüler Bilim Kitaplığı 125, Ankara).
.

KAYNAKLAR

An Essay on the Principle of Population. As It Affects the Future Improvement of Society, with Remarks on the Speculations of Mr. Godwin, M. Condorcet
http://www.econlib.org/library/Malthus/malPop.html

The Concise Encylopedia of Economics. Thomas Robert Malthus (1766-1834) http://www.econlib.org/library/Enc/bios/Malthus.html

Ronald Bleier, Editor and (Acting) Secretary. The Home Page of The International Society of Malthus http://desip.igc.org/malthus/


Thilly, F. 1995. Felsefe Tarihi. Yunan Felsefesi, Ortaçağ Felsefesi, Çağdaş Felsefe. Sistem Yayıncılık. Ter. İbrahim Şener, İstanbul.

Gökberk, M. 1999. Felsefe Tarihi. Remzi Kitapevi. ISBN: 975-14-0156-9

Gould, J.S. 2005. Darwin ve sonrası, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler. TUBİTAK Popüler Bilim Kitaplığı 125, Ankara.

Vikipedi, Robert Thomas Malthus. http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Robert_Malthus

Rationale and Core Principles of Malthus. Malthus and the Structural Basis of Poverty. http://desip.igc.org/malthus/principles.html

Darwin Year 2009.In we celebrate Charles Darwin. http://darwin-year-2009.org/

Darwin Year. 2009. http://www.darwinyear2009.com/

The Year of Darwin. http://www.sciencemag.org/darwin/

12 Şubat 2010 Cuma

Darwin, Empedokles ve Bilim Felsefesi

İÖ 490 yılında Yunan Kültürünün merkezi olan Sicilya’da doğan Empedokles ve Darwin arasındaki bağlantıyı aktarmadan önce birkaç noktayı hatırlatmakta fayda görüyorum.

Geçmişteki olaylar ve kişiler karşılaştırılırken mevcut ortam koşulları (sosyal, kültürel, ekonomik) dikkate alınarak yorumlanmalıdır.

Örneğin; 19 yy’da, bilimin tüm alanlarında gözlenen ilerlemeler ile birlikte Antik Yunan’dan beri var olan akademilere ilave olarak uzmanlaşmış yeni bilim cemiyetlerinin (derneklerinin) kurulduğu gözlenir. 27 Eylül 1831’de Britanya Bilim Geliştirme Derneği (The British Association for the Advancement of Science) şimdiki adıyla Britanya Bilim Derneği (British Science Association) kurulduğuna amacı; bilim adamlarının bir araya geldiği, çalışmalarının tartışılıp anlaşılmalarını sağlayacak toplantılar düzenlemekti. Burası, 1840 yılında “bilim adamı” (scientist) kelimesinin ilk defa kullanıldığı yer olmakla birlikte, 1860 yılında da “Darwinizm” in tartışıldığı toplantının düzenlendiği etkinliğinde ev sahipliğini üstlenmişti. Günüzde bilimde meydana gelen gelişmeler bilim adamı, mühendis, filozof tanımlarında köklü değişiklikler meydana getirmiştir. Ancak Empedokles ve çağdaşlarının yaşadığı dönemde felsefe ve bilim ayrı şeyler değildi. Onlar genel itibarıyla öz (substance) sorunu ile ilgilenmişler, dünyayı oluşturan temel özdeği sorgulamışlar, bu nedir diye sormuşlar ve gördükleri ile sınırlı kalmamışlar, akıla korkunç önem vermişlerdir. Mesela İÖ 500 civarında bugünkü atom yapısının düşünsel temellerini atılmış (Demokritos), hatta Newton bilimsel görüşlerini aktardığı kitabının adını “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri” şeklinde koymuştur. Bu nedenlerle iki farklı kişi ve dönemin eşit koşul ve şartlarda karşılaştırılıp yorumlanması anlamsızdır.

Kanımca, en iyi karşılaştırma yöntemi bilim felsefesi perspektifinden yapılacak olandır. Çünkü bilim felsefesi (genel anlamıyla); bilimsel bilgiyi anlamada ve yorumlamada, bilim adına ortaya konmuş çalışmaları inceler ve tarihsel gelişmeleri içinde anlamaya çalışır. Ayrıca bilim felsefesi; bilim nedir, bilimsel düşüncenin yapısı nasıldır, bilimsel yöntemlerin işlevselliği nasıldır, elde edilen bilimsel sonuçların özellikleri nelerdir gibi soruları sorabilmek aslında özetle bilimin üstüne düşünebilmektir.

Empedokles, farklı konularda akıl yürütmüş çağdaşları gibi fizikçi, astronom, hekim, iyi bir hatip-şair, mucizeler gösteren bir din adamı ve doğa gözlemcisi-düşünürüdür. Fizik konusunda; ışığın uzayda ilerlemesinin belli bir zaman aldığını düşünmüştür. Sadece düşündü diyorum çünkü bu konuda gözleme dayalı ilk ispat ancak ikibin yıl sonra yapılabildi. Gerçi Empedokles’in deneysel çalışmalar da yapmış olduğu yazılmıştır. Havanın gerçekten maddi varlığa sebep olduğunu ispatlamak için su saati kullanarak sıkıştırıldığında (hapsedildiğinde) baloncuklar oluşturduğunu belirlemiştir. Astronomi konusunda; evrenin küre şeklinde ve madde ile dolu olduğunu düşünmüş, yerin küre şeklinde olduğuna -Pitagorasçıların aksine- inanmamış ancak güneş tutulmasının; güneş ışığının ay tarafından engellenmesi şeklinde oluştuğunu söyleyerek doğru açıklamayı vermiştir. Tıp alanında kanın vücutta (su saati içinde suyun hareketini örnek alarak) gelgit hareketi yaptığını (bu görüşte 1630 yılına kadar genellikle doğru olarak kabul edilmiştir) ve insan hayatının ana taşıyıcısı olduğunu, kalbinde aklın merkezi olduğunu düşünmüştür. Yunanlı Cerrah Galenos, Empedokles’in Sicilya tıp ekolünün kurucusu olduğunu yazmıştır. Empedokles’in iki şiiri günümüze ulaşabilmiştir. Bunlardan biri Doğa Üzerine (On Nature) evrenbilimseldir, diğeri de Arınma (Purifications)başlıklı dinsel bir şiirdir.

Empedokles ayrıca Parmenides’in (İÖ600-İÖ500) aşırıya kaçan görüşlerini de düzelterek (kendi ifadesi ile) “bütün nesnelerin kökenini” dört kök elemandan oluştuğunu ifade etmiştir ki; bunları toprak, hava, ateş ve su olarak adlandırmıştır.

Empedokles’in en ilgi çekici fikirlerinden bir de; evrenin gelişmesindeki son aşamada (4.aşama) önce hayvanların değişik kısımlarının, organlarının şekillendiğini ve bunların rastgele bir araya geldiğini düşündü. Buna göre ilk zamanlarda canavarlar meydana gelmiş fakat çevreye uyum sağlayamadıkları içinde yaşamamış ve üreyememişlerdir. Zaman içinde çevre ile uyum sağlayan canlılar hayatta kalabilmiş ve üreyebilmişlerdir.

Empedokles’in düşüncesi bir anlamda evrim ve doğal seleksiyon doktirini olup, Darwin tarafından Türlerin Kökeni (aslında tam adıyla söylersek “Doğal Seleksiyon Vasıtasıyla Veya Hayat Mücadelesi İçinde Elverişli Irkların Korunması İle Türlerin Oluşumu”) adlı eserin girişinde bu doktrinden bahsedilmiştir.

Son olarak, Empedokles’in fikirlerine göre çevreye uyumlu yaşayabilen ve üreyebilen yaratıkların ortaya çıkması ile doğal seleksiyon durmaktadır ancak, Darwin’in evrim teorisi de buradan başlamakta ve kalıtımın etkilerini de evrime dâhil etmektedir.


KAYNAKLAR
Thilly, F. 1995. Felsefe Tarihi.Yunan Felsefesi, Ortaçağ Felsefesi, Çağdaş Felsefe. Sistem Yayıncılık. Ter. İbrahim Şener, İstanbul.

Darwin, C. 1959. On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life. Fellow of the Royal, Geological, Linnean, etc. societies; Author of Journal of researches during H. M. S. Beagle's Voyage round the world. London: John Murray, Albemarle Street, 1859.
http://darwin-online.org.uk/content/frameset?viewtype=text&itemID=F401&pageseq=1
http://www.talkorigins.org/faqs/origin.html
http://www.literature.org/authors/darwin-charles/the-origin-of-species/preface.html

Ronan, C. A. 1983. Science:Its History and Development Among World Cultures. Bilim Tarihi: Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişimi. Ter. Prof.dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof.Dr. FezaGünergun. 2003. TUBITAK ISBN 975-403-275-0.

Waters C. K., 2009. “The arguments in the Origin of Species“, The Cambridge Companion to Darwin (Cambridgehttp://cco.cambridge.org/extract?id=ccol9780521884754_CCOL9780521884754A007

Gökberk, M. 1999. Felsefe Tarihi. Remzi Kitapevi. ISBN: 975-14-0156-9

ARSLAN, A. 2006. İlkçağ Felsefe Tarihi 1 : Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ean: 9789756176603

Copleston, F. 2003. History of Philosophy V1 : Greece and Rome . Publ. Continuum Ean: 9780826468956

Empedocles: http://en.wikipedia.org/wiki/Empedocles

Empedocles : http://plato.stanford.edu/entries/empedocles/
1. On Nature
2. Purifications
Bibliography
Other Internet Resources
Related Entries

Internet Encyclopedia of Philosophy, Empedocles, http://www.iep.utm.edu/empedocl/

8 Şubat 2010 Pazartesi

GDO’lu diyet tarifleri

Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.

Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...

Onu yiyeceksiniz.

*

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.

*

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

*

Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

*

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

*

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

*

Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.

*

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.

*

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!

*

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

*

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.


(Özdil, Y. 2009. GDO'lu Diyet Tarifleri, 06.11.2009, Hürriyet)

4 Şubat 2010 Perşembe

Darwin Mektupları (Yazışmaları) Projesi

Mektuplar kişilerin hayatlarına dair çok değerli gözlem-inceleme şansı sağlarlar.
Darwin'in yazışmaları Projesi, 2006 yılından beri Cambridge Üniversitesinde, tarih ve felsefe profesörü olan Jim Sercord'un başkanlığında devam etmektedir.
Projede ifade edilen şekliye; yayınlanan maktuplar “bize hem Darwin’in entelektüel gelişimi ve sosyal bağları konusunda, hem de Viktoryen dönemi bilim çevreleri ve genel toplum yapısına dair paha biçilmez bir bilgi kaynağı sunarlar. Darwin’in düşünsel gelişimine dair neredeyse eksiksiz bir resim sunarlar.
Ayrıca gelişim yıllarına (okul çağı) ve Beagle gemisinde geçirdiği yıllara, seferden dönüşünden Türlerin Kökeni’nin yayınlanmasına dek uzanan sürece ve yayınlanışının ardından patlak veren ateşli tartışmalara ışık tutarlar.”
Darwin'in mektuparında fikirlerini aktardığı tanınmış bilim adamları arasında jeolog Charles Lyell, botanikçi Asa Gray ve Joseph Dalton Hooker, zoolog Thomas Henry Huxley ve doğa bilimcisi Alfred Russel Wallace sayılabilir. Bu mektuplar onun özellikle fikirlerini ve çalışmalarını anlamamıza yardımcı olacaktır.
Ayrıca bu proje ile; Darwin'in iletişim kurduğu diğer kişilerle, çocukları ve aile ilişkileri hakkında da bilgi sahibi olunabilir.
Darwin sadece bir bilim adamı değil, düşünür ve aynı zamanda günlük hayatın endişelerini taşıyan bir Viktorya beyefendisi idi. Charles, sevgi dolu bir eş ve bir baba olmanın yanında çocuklarının eğitimi ile sürekli ilgili, devamlı kendi sağlığı hakkında endişeliydi. Köleliğe karşı oluşu, yerel hayır işlerinin de destekçisiydi.
Proje kapsımında hazırlanan web sitesi Darwin’in, HMS Beagle ile çıktığı sefer boyunca yazdığı mektuplardan günümüze ulaşmış olanlar da dâhil olmak üzere, kaleme aldığı veya kendisine hitaben yazılmış 5000’i aşkın mektubun kopyalarını içermektedir.
Ayrıca hazırlanan bu sitede Darwin ve Bilim, Darwin ve Ekoloji, Darwin ve Cinsiyet bölümleri ile birlikte orta ve yüksek öğrenime, araştırıcılara kaynak oluşturacak eğitim materyallarininde bulunması nedeniyle ilgililer için çok önemli bir veri tabanı oluşturmaktadır.
Siteye ulaşılabiecek adres:

http://www.darwinproject.ac.uk

Darwin'in Temel Eserleri

Charles Darwin üretken bir yazardı, bilimsel ve biyografik içerikli olmak üzere 23 kitap kaleme aldı. En ünlü eserleri “Beagle’ın Yolculuğu” (1839), “Türlerin Kökeni” (1859) ve “İnsan’ın Soyu”’dur (1871). Yaşamı süresince 150’yi aşkın makale yazmış, yaklaşık 2000 kişiyle mektuplaşmıştır. Bunların yanı sıra günümüzde ilgilenenlerin erişimine sunulmaya başlayan bir dizi ders notu ve kişisel belge de bırakmıştır.
BEAGLE'IN YOLCULUĞUBeagle’ın Yolculuğu, Darwin’in HMS Beagle gemisiyle çıktığı seferde edindiği tecrübelere ilişkin raporlarına verilen isimdir. İlk başta Günce ve Yorumlar başlığı adı altında yayımlanan kitap, geminin dünya çevresindeki seferine dair bir rapor olarak hazırlanan dört kitaplık bir dizinin üçüncü kitabıydı. HMS Beagle’ın Kaptanı Fitzroy dizide yer alan diğer üç kitabı kaleme alıyor veya yayına hazırlıyor, Darwin’den de yolculuk sırasında doğa tarihine dair edindiği gözlemleri kaleme alarak katkıda bulunmasını istiyordu.

Kitap ayrıca Darwin’in yayına hazırlanmış günlüklerini ve beş yıl süren araştırma amaçlı yolculuğunda kaleme aldığı hayvanbilim, yerbilim ve antropoloji (insanbilime) alanlarını kapsayan bilimsel notlarını içerecek biçimde Araştırmalar Güncesi başlığı altında da yayınlandı. Bu eserin yayınlanmasıyla Darwin kamuya mal olan ünlü bir kişilik konumuna geliyor ve bilimsel çevrelerde kabul görüyordu.

TÜRLERİN KÖKENİ ÜZERİNE
Darwin’in belki de en ünlü eseri olan Türlerin Kökeni Üzerine oldukça önemli bir bilimsel metindir. Bu kitap ilk yayınlanması sonrasında Darwin’e şöhret getirmediyse de, zamanla bilim tarihinin en etkili kitaplarından biri konumuna yükselmiştir. Kitaba atfedilen önem dolayısıyla, Türlerin Kökeni Üzerine’ninaslında evrim konusunda yazılan ilk kitap olmadığını öğrenmek bazıları için şaşırtıcı olabilmektedir. Darwin’in çalışmalarını önemli kılan başlıca özellik, araştırmalarında detaya önem vermesi ve geniş bir konu yelpazesini kapsamasıdır. Evrim konusunda varsayımlar içeren daha eski yayınların noksan tarafıysa ya evrim sürecini izah edebilecek bir mekanizma sunamıyordu ya da bu süreci doğrulayacak ikna edici delillerden yoksundu.
Türlerin Kökeni Üzerine, 1859 yılında ilk defa yayınlanmasının ardından Darwin hâlen hayattayken beş defa daha yayınlandı (1860, 1861, 1866, 1869 ve 1872). Kitabın 1859’da yayınlanan ilk bakısında “doğal seçilim Aracılığıyla Türlerin Kökeni Üzerine” veya “Yaşam Mücadelesinde Doğal Seçilim veya Avantajlı Irkların Muhafazası Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine”başlıkları kullanılıyordu. Bu başlıkların uzun olmaları dolayısıyla kitap genellikle Türlerin Kökeni Üzerine adıyla anılır. 1872’de yayınlanan 6.ıncı baskıdaysa başlıktaki “Üzerine” kelimesi atılıyor ve metinde ilk defa “evrim” kelimesine yer veriliyordu; gerçi ilk baskıda “evrimleşmiş” kelimesi bir defa geçer (kitapta yer alan son kelime olarak).

Darwin’in HMS Beagle ile çıktığı seferin neredeyse yirmi yıl sonrasında yayınlanan Türlerin Kökeni Üzerine, gemi yolculuğu sırasında oluşmaya başlayan ve takip eden yirmi yıl içinde gelişen kuramı barındırır. Kitap, evrim kuramının belirli kısımlarının daha ayrıntılı biçimde incelendiği çalışmalar için kaynak teşkil eden bir özet niteliğindedir. İlk basıldığında hem sıradan okuyucuların hem de bilimsel çevrelerin ilgisini çeken kitap o gün bugündür hâlen her düzeyde tartışma ve münazara konusu edilmektedir. Darwin’in geliştirmesinden beri evrim kuramının kendisi de bir nevi evrim geçirmiştir; ama Türlerin Kökeni Üzerine hâlen bilimsel düşüncenin gelişimi bağlamında kilometre taşı niteliğindedir. Darwin’in doğal seçilim aracılığıyla evrim kuramı da evrim kuramının köşe taşı olmaya devam etmektedir.

İNSAN'IN SOYUİnsan Soyunun Türemesi ve Cinsiyete Bağlı Ayıklanma (1871)Darwin’in evrim kuramı üzerine yazdığı ikinci büyük kitaptı. “Türlerin Kökeni” gibi bu kitabın da başlığı kolaylık sağlamak için kısaltıldı, İnsan’ın Soyu biçimini alıdı. Darwin’in bu eserindeki başlıca hedefleri evrim kuramının insanın evrimini izah etmede nasıl kullanılabileceğini özetlemek ve cinsiyete bağlı ayıklanma kuramını ayrıntılı biçimde açıklamaktı. Kitapta evrimsel psikoloji, evrimsel etik, insan ırkları arasındaki farklılıklar, insanlarda cinsiyetler arası farklılıklar ve evrim kuramının toplum bağlamında ne ifade ettiği gibi bir dizi ilgili konuya değinilir.
İnsan’ın Soyu Darwin’in “evrim” kelimesini içeren ilk kitabıydı, ancak ilk baskıda değil ikinci baskıda girdi kitaba bu kelime (daha sonraları Türlerin Kökeni’nin altıncı veson baskısına [1892] da eklendi “evrim” kelimesi).

DARWIN'İ OKUMAK
Charles Darwin’in ilk yazılı eserleri büyük ölçüde bilimsel verilerin sunumu niteliğindeydi. Daha sonraki yıllardaysa eserlerinde bilimsel çalışmalarına getirdiği kuramsal yorumlamalara da yer vermeye başladı. Darwin’in en meşhur çalışmaları çok sayıda konuyu kapsamlı biçimde ele aldığı kitaplarıdır. Ancak belirli konulara odaklandığı çok sayıda makalesi ve yayınları da olmuştur; “Sarmaşık Bitkilerin Devinim ve İşleyişleri” (1865) ve “Solucanların Etkisiyle Bitkiler için Elverişli Gübreli Toprağın Oluşumu” (1881) gibi. Darwin’in yazılı eserleri kariyeri süresince ilgi alanının zamanla önce yerbilimden hayvanbilime, sonra da bitkibilime doğru kayışını belgelerler.
2002 yılından bu yana Darwin’in çalışmaları İnternet aracılığıyla çok daha erişilebilir hale gelmiştir. Cambridge Üniversitesi çatısı altında örgütlenen ve Charles Darwin’in bilinen tüm eserlerini internette serbest erişime sunmayı hedefleyen iki girişim söz konusudur. Bunlardan ilki Darwin’in hem yayınlanmış hem de yayınlanmamış bilimsel çalışmalarına yer verilen Darwin Online sitesidir. Bu sitede her eserin en az bir kopyası mevcuttur; ayrıca mümkün olduğunca eserlerin sonraki baskıları da sunulmuştur. Sitede metin arama seçeneği yanı sıra, orijinal metinlerin dijital kopyaları ve bazı eserlerin tercümeleri de sunulmuştur. Bu projeyi önemli kılan, Darwin’in verimli kariyeri boyunca kaleme aldığı çokça eseri kitlelere ulaştırıyor olmasıdır. Sitede sunulan eserlerin birçoğu, çok az basılmış olmaları veya görece gizli kalmış eserler olmaları dolayısıyla kolay kolay erişilemeyen eserlerdir.


Kaynak
Darwin-200.üncü Doğum Yıldönümü Konferansı (1809-1859) 2009
http://darwin200istanbul.org

Evrim ve Darwin ile İlgili Site Önerilerim

1. Berkeley Üniversitesine ait içeriği çok zengin olan bir site
UNDERSTANDING EVOLUTION
http://evolution.berkeley.edu/

1.1. Berkeley Üniversitesine ait sitenin Türkçeye Kazandırılmış içeriği
EVRİMİ ANLAMAK
http://www.evrimianlamak.org/e/Ana_Sayfa


2.Darwin'in yaşamı, çalışmaları, esereleri ve fotoğralarını bulabileceğiniz bir site
ABOUT DARWIN
http://www.aboutdarwin.com/

3.Darwin'in eserlerine online ulaşabileceğiniz bir site
DARWIN ONLINE
http://darwin-online.org.uk/

4.Evrim ve Bilimi anlayabilmek (Western Illinois University)
UNDERSTANDING SCIENCE AND EVOLUTION
http://www.wiu.edu/users/mfb100/evolution.php

5.Evrenin ve Evrimin Tarihi (Türkçe Animasyon)
EVOLUTION
http://www.johnkyrk.com/evolution.tr.swf

DARWIN VE YAŞAM AĞACI


BBC BELGESİLİDİR

HAYAT DEĞİŞİMDİR


Evrim Teorisi Sitesi'inden alıntıdır

DARWIN VE HOCASI HENSLOW

Üniversitelerde öğretim üyeleri öğrencilerini ne kadar etkileyebilir?


Charles başlangıçta babası gibi tıp mesleğini seçmiş olmasına rağmen, Edinburg’da kan görmeye tahammül edemediği için tıp öğrenimini yarıda bırakmıştı. Gerçi daha sonraları vücut kısımlarını anatomi kurallarına uygun olarak parçalara ayırma işlemini öğrenemediği için yarım bıraktığına üzülmüştü. Ancak bu sıralarda doğa bilimleri ve tarihi ile uğraşan Plinius Derneğine (Plinian Society) üye olmuş hocası Robert E. Grant’ten Lamark’ın evrim teorisini öğrenmiş ve deniz canlılarını inceleyerek farklı türlerde aynı temel yapıya sahip organlarının olduğunu gözlemlemişti. Yine bir başka hocası Robert Jameson'dan da jeoloji ve bitkilerin sınıflandırılması üzerine dersler alarak, doğa tarihine büyük ilgi duyan Edinburgh Kraliyet Müzesi'nin müdürü ile tanıştı. Tıp öğrenimini yarıda bırakmasının ardından Cambridge’te teoloji okuyan Charles’ın bilimsel hayatını etkileyen en önemli kişilerden biri herhalde Profesör Henslow’dur.

Cambridge’de Botanik Profesörü olan J. Stevens Henslow (1796-1861) ki aynı zamanda rahiptir, Darwin’in zaten var olan botaniğe ilgisini teşvik ediyordu. Çocukluğundan beri var olan doğa sevgisi ile birlikte zamanın popüler hobilerinden olan avcılık, atçılığın yanında ciddi anlamda bir koleksiyonculuk tutkusuna sahipti. Profesyonellere taş çıkaracak bir çabayla böcek topluyordu. Profesör Henslow; onu Cuma sohbet toplantılarına davet ettiğinde, botanik yürüyüşlerinde yanına aldığında, hatta önceleri sevmediği jeolojiyi bile sevmeye ikna ettiğinde kuşkusuz rahip olmayı planlayan genç bir doğa bilimcisi yetiştirdiğinden hatta insanın kökenine ve yaradılışa ait fikirleri alt üst edebileceğinden habersizdi. Aynı şekilde, Charles, 1831 yılı Ağustosunda Profesör Henslow’dan beklemediği bir mektubu aldığında ise hiç kimsenin özellikle de kendisinin yaşayacağı olağanüstü deneyim ve gelecekten habersizdi.

Eylül 1831’de Donanma Bakanlığının dünya çevresinde uzun bir yolculuğa göndereceği HMS Beagle (aslında Donanma Bakanlığının aynı isimde 8 gemisi vardı ancak ikinci olan Darwin’in yolculuğunda kullanılan gemiydi) için doğa bilimci adaylarını önermekle görevli George Peacock’a (Cambridge’de Matematikçi ve Doğa Bilimci) Henslow tarafından Darwin önerilmişti ve Henslow ona görevi kabul etmesi konusunda ısrar ediyordu. Aslında Beagle’ın resmi doğa bilimcisi, asker-doktor-doğa bilimci olan Robert Mc Kormick varken neden Darwin’in seçildiği ayrı bir konu olmasına rağmen temel olarak aristokrat bir beyefendi olan kaptan masasını ancak kendi gibi bir beyefendi ile paylaşabilirdi. Darwin’in kefili Henslow durumu iyice kavramıştı. Darwin’e şunları yazdı (anladığım kadarıyla) Kaptan Fitzroy bir koleksiyoncudan çok kendine bir yol arkadaşı arıyor”. Ayrıca kaptana göre bu yolculuk yaradılış kuramını kanıtlamak için iyi bir fırsattı ve Darwin bu konuda en iyi tercih olmalıydı. (Hayatının sonu çok trajik olan kaptan 59 yaşında yaşamını intihar ederek noktaladı ki; bunu da ayrı bir yazıda paylaşacağım.)

Charles, yolculuğu boyunca düzenli olarak Henslow’la mektuplaştı ve topladığı örnekleri Cambridge’e gönderdi. Beş yıl süren bu serüvenin sonunda 2 Ekim 1836’da geri döndüklerinden itibaren ilk iki yıl çok yoğun bir tempoda geçti. Hendslow’un da desteği ile zooloji çalışmaları ile ilgili 5 ciltlik kitap, bir günlük, makaleler ve bir sürü örneğin sınıflandırılması ile geçen zaman.

1846’da artık Beagle ile ilgili çalışmalarının bittiğini düşünen Charles, Henslow’a “Beagle ile ilgili çalışmaların bitmesinden mutluluk duyduğunu, dönmesinin üstünden 10 yıl geçmesinin ise çalışmaların tamamlanmasının gözlemle geçen sürenin iki katını alacağı yönündeki öngörüsünün doğrulandığını” yazdı. 1959 yılında Türlerin Kökenin yayınladığı gün 1250 nüshalık ilk baskı aynı gün tükendi.

1860 yılında Darwin’in Türlerin Kökeni kitabı üçüncü baskıyı yaptığında din adamları Charles’ın bulguları ile artık savaşmak konusunda kesin karar vermişlerdi ve savaş alanı olarak aynı yılın haziran ayında Oxford’da yapılacak British Associaton toplantısını seçmişlerdi. Bu toplantı din ve bilim adamlarının en büyük öncü ve destekçilerinin türlerin kökenini tartışacağı müthiş bir toplantı olacaktı. Darwin hastalığı nedeniyle toplantıya katılamadı ancak T.H. Huxley ve botanikçi Hooker gibi iki ateşli destekçi toplantıdaydı. Hocası Profesör Henslow ise toplantı başkanı idi.

Her ne kadar Charles gibi bir kuram geliştiremesem de; bende kendi adıma nitelikli ve çok iyi donanımlı olan hocalarımla çalışmaktan çok mutlu oluyor ve onur duyuyorum. Bu aşamaya gelmemde katkılarından dolayı hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Kaynaklar
Gould, J.S. 2005. Darwin ve sonrası, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler. TUBİTAK Popüler Bilim Kitaplığı 125, Ankara.
Desmond, A., Moore, J. 1991. Darwin, London: Michael Joseph, Penguin Group, ISBN 0-7181-3430-3

Colledge, J. J.; Warlow, Ben (2006) [1969]. Ships of the Royal Navy: the complete record of all fighting ships of the Royal Navy (Rev. ed.). London: Chatham. ISBN 9781861762818.

David K., Gina M., John P., Whitehorn, M. What Henslow taught Darwin. Nature 436, 643-645 (4 August 2005) doi:10.1038/436643a; Published online 3 August 2005



ZORUNLU AÇIKLAMA
Bu bir kişisel blogtur. Açıklanan, ileri sürülen fikirler, düşünceler üyesi olduğum herhangi bir kurumun, kuruluşun, onların yöneticileri ve personelinin politika ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Aksi belirtilmediği sürece burada aktarılan tüm materyallerin tamamı veya bir kısmı kaynak belirtilmek koşulu ile kullanılabilir, yeniden basılabilir.

MANDATORY DISCLOSURE
This is a personal blog. The opinions and the views expressed herein do not necessarily reflect those of any institutions, society and organizations, its administration, staff or members. Unless otherwise noted, all materials may be quoted or re-published in full, with attribution to the author.